top of page

Nazik iletişim düşündüğünden daha kolay.

Güncelleme tarihi: 3 Şub 2021


Hepimiz daha sonra pişman olduğumuz bir şey söylemişizdir, yer yarılsın da içine girelim, ya da yogada öyle esnekleşmiş olsaydık da o ayağımız ağzımıza kadar uzanıp bizi sustursaydı. Fakat pot ve gafların ötesinde, hepimizin başkalarıyla sağlıklı bir iletişim kurmakta zorlandığı olmuştur. Eğer bunu okuyorsan, mindfulness bu konuda nasıl yardımcı olur diye düşünüyor olabilirsin.

Mindful ve şefkatli konuşma sadece etik bir seçim değil—aynı zamanda daha da etkilidir.

THINK - DÜŞÜN: Daha farkındalıklı bir konuşma için 5 ipucu

Bilinçli Farkındlık erdemi, bir şey söylemeden önce onun doğru mu, nazik mi ve zamanlı mu olduğunu sorgulamamızı önerir.

Söyleyeceğim şey Doğru mu?

Söyleyeceğim şey Faydalımı?

Söylememesi gereken kişi Ben miyim? Niyetim ve söyleyeceğim şeyin Etkisi nedir?

Söyleyeceğim şey Gerekli mi? Şimdi sırası mı?

Söyleyeceğim şey Nazik mi?

D: Doğru mu?

Herşeyden önce, doğru konuşmak istiyoruz. Bu sayede, başkalarına zarar vermiyoruz ve aynı zamanda da kendimizi bir yalanlar ağının ve bununla beraber gelen bir bilişsel uyumsuzluk ve suçluluk duygusu içine sokmuyoruz. Ve kabul edelim, yalan söylemek genelde itibarımızı ve kimliğimizi – bir başka deyişle egomuzu - korumak için başvurduğumuz bir şey, ki bu da sadece mutsuzluk getiriyor.

Dahası, araştırmalara göre ufak bir yalanla başlamak, beynimiz için bir rahatlık oluşturan daha büyük yalanlara yol açıyor ve bu da altımızdaki zemini kayganlaştırıyor. Ilk yalanı söylediğimiz anda active olan limbik “alarm sistemimiz”, her yalanla daha da ufalıp, çok daha büyük sorunlara yol açıyor.

Doğru olanı söylemek, yalan söylemenin karşılığından daha fazlasıdır.

Kendi doğrumuzu dillendirmenin önemidir.

Daha incelikli bir deyişle, önemli gerçekleri konuşmak istiyoruz ki, başkalarına da ilham kaynağı olsun.

Y: Yardımcı olacak mı?

Bir şey söylemeden önce, önce bunun birine – ve özellikle kendimize de – bir faydası olup olmayacağını düşünebiliriz. Kurtulmaya çalıştığım alışkanlıklarımdan birisi dedikodu yapmak. Başkaları hakkında yaptığımız dedikodu, söylenenler doğru olabilir ama genelde zarar getirir. Övünmek mesela, doğruyu söylemek bile olsa, sadece kendimize yarar—ve muhtemelen başkalarını sinir ediyordur. Etrafımızdakilere belli bazı geri bildirimler yaparken de aynı şey söz konusu: Seçtiğimiz sözcükler doğru olabilir, ama ille de onlara yardımcı olacak diye bir kaide yok. Gerçekten de havanın ne kadar sıkıcı veya trafiğin ne kadar kötü olduğundan bahsetmenin, sana yardımcı olacağı bir noktada mısın?

B: Söylemesi gereken kişi Ben miyim?

Bazı söylenecek şeyler doğru olabilir, ve yardımı da dokunacak olabilir—ancak belki de bunu söylemek bize düşmüyor. Bir therapist olarak, genelde bir şeyleri söylemesi gereken kişi ben oluyorum, fakat hayatımdaki diğer rollerim dolayısıyla, genelde de ben olmuyorum. Nazik bir geribildirimin bazen bir ebeveynden gelmesindense, bir koçtan gelmesi daha iyi olabilir, ve misal zaten kesinlikle oğluma calculus öğreten kişi ben olmak istemiyoruz. Diğer yandan, aileme duygusal açıdan onları zorlayacak herhangi bir haberi verme konusunda da, genelde en iyi kişi benim.

Bazen bir konuda sesini çıkartması gereken kişinin biz mi olmamız gerektiğini düşünürüz, yani “seyicsi kalan” olmaktansa “ses çıkaran” olmak. Bazen her ne kadar zor da olsa, konuşan biz olmalıyız. Yine de, beyhude bir klavye savaşına mı yem oluyoruz yoksa bir beyhude tartışma mı diye düşünürken, “Ben” yönergeleri yardımcı olabilir: Niyetim be ve etkisi ne olacak? Etki çok öngörülebilir olmasa da, niyetimizi temiz tutarak, bir şeyi gerçekten söylememiz mi gerekiyor yoksa bu sadece bir bizi söylemeye dürten bir kişisel sebep mi, emin olabiliriz.

G: Gerekli mi ve Sırası mı?

Diğer yönlendirmeler faydalı bile olsa, yine de söyleyeceğimiz şeyin gerçekten gerekli olup olmadığını sorgulayabiliriz. Terapistlik eğitimimde öğrendiğim faydalı bir ipucuydu, BEKLEYEBİLİR, ve kendimize Şu An Neden Konuşuyorum sorusunu sorabiliriz.

Bazen, en faydalı konuşma, yapmayacağınız konuşmadır, sadece dinlemede kalmak mesela. Ilaveten, genelde beden dilimiz ve mimiklerimiz, kelimelerden çok daha kuvvetlidir. Bazen bir şeyi söylememek için bir veya iki dakikalığına dilimizi ısırdığımızda, söyleyeceklerimizden çok daha büyük bir etki yaratabiliriz.

Çoğunlukla da, sadcee rahatsız edici sessizliği bozmak ve bize bu durum rahatsız hissettirdiği için konuşuruz. Bir arkadaşımız destek için bizden yardım istiyor olabilir, ve çoğu durumda, en iyi destek, sessiz ama şefkatli bir şekilde sadece yanında olmaktır.

Bu sessizlikler ve konuşmadaki duraklamalar aynı zamanda, yeni fikirler oluşmasında da oldukça etkilidir.

Günümüz meşgul dünyasında sessizlik çok nadir rastladığımız bir şeydir, yine de samimi bir ortamda eşsiz fırsatlar yaratır.

Aynı zamanda zamanlamanın da herşey demek olduğunu hatırlayalım. “Uyuşurucu/İlişkiler konuşmasını” çocuğunuz bunları tecrübe etmeye başladıktan önce mi sonra yapmak gerekir, hangisi daha anlamlı? Herşeyin bir zamanı vardır, ve bilim de bunun arkasında duruyor: Araştırmacılar diyor ki zam istemenin en iyi zamanı, etkili bir toplantı sonrasıdır.

N: Nazik mi?

Nihayetinde, geribildirim sabırla ve nezaketle verildiğinde etkilidir. Biri ona saldırıldığını hissediyorsa, yeni bilgi alma becerisinin önüne, kaç veya savaş refleksi geçer. Gerçek olsun veya olmasın herhangi bir tehdit durumunda, beynimiz perspektif aldığımız, resmin tümünü gördüğümüz, başkasını anlayabildiğimiz, ve kişisel ve iletişim bilgilerini kullanabildiğimiz alanları kapar. Ters sözler veya ses tonu birinin o anki davranışını etkileyebilir, ama genelde but often lead to istenmeyen uzun vade hasarlar da bırakır, ve uzun vadede de bir değişim pek getirmez.

Nezaketin hesaba katmamız gereken bir başka açısı da, söyleyeceklerimizin olumlu mu olumsuz mu olduğudur. Hem kendimde hem de başkalarında gözlemlediğim kadarıyla, negatife yönelmek, pozitife yönelmekten daha kolay, özellikle de bir bağ kurmak isterken. Genelde yetişkinlerin her konuda kibirli olduklarını düşünürüz, ve olumlu şeylere yönelmektense birbirimize eşlerimiz, müdürlerimiz hakkında söylenirken, yetişkinler olarak bu konuda yeterince olgun değilizdir,.

Bir challenge olarak, düzenli etkileşimlerinizde buna bir dikkat etmeye çalışın, pozitif odaklı mı negative odaklı mı. cevap sizi şaşırtabilir. Eski bir deyişi hatırlayalım “eğer söyleyecek iyi bir şeyin yoksa, hiçbirşey söyleme”.

 
 
 

Comentarios


bottom of page